Araştırmanın detaylarına göre, Chinese Academy of Sciences’a bağlı Shanghai Institute for Biological Sciences ve diğer Çin merkezli nörobilim laboratuvarlarında, maymunların genomlarında otizmle veya şizofreniyle ilişkilendirilen genetik mutasyonlar ya da düzenlemeler gerçekleştirildi. Örneğin, 2016 yılında yapılan bir çalışma, otizmle bağlantılı bir insan genini taşıyan maymunlar ürettiklerini duyurmuştu. Bu tür modellemelerle amaçlanan, klasik olarak fare veya kemirgenlerde yapılan çalışmaların insan beynindeki sosyal iletişim bozuklukları ve kompleks beyin devrelerindeki aksaklıkları tam olarak yansıtamaması. Maymunlar —özellikle makak türleri— insan beyniyle benzerlik taşıdıkları için nörogelişimsel ve psikiyatrik bozukluk modelleri olarak daha değerlendiriliyorlar. Araştırmacılar, bu modeller sayesinde şunları hedefliyor:Otizm ve şizofreni görünüşünün altında yatan beyin devrelerini daha iyi anlamak,Hayvan modellerinde gözlenen sosyal etkileşim eksiklikleri, tekrarlayan davranış bozuklukları, uyku düzeni bozulmaları gibi bulguları insan hastalıklarıyla karşılaştırmak, Gelecekte ilaç geliştirme, gen terapisi ya da derin beyin stimülasyonu gibi yeni tedavi yollarını test edebilecek modeller oluşturmak.
Ancak bu araştırma alanı ciddi etik tartışmaları da beraberinde getiriyor. Bilim etiği uzmanları, primatlarda yapılan genetik düzenleme ve klonlama çalışmalarının hayvan refahı, deneylerin sınırları ve bu tip modellerin “ne kadar insanlaşmış” sayılacağı konularında uyarılarda bulunuyor. Örneğin 2019 yılında Çin’de gen-düzenlenmiş ve klonlanmış makakların uyku bozuklukları ve şizofreni-benzeri davranışlar gösterdiği bildirilmişti; bu çalışma hayvan deneylerinin sınırlarını yeniden gündeme taşıdı. Sonuç olarak, bu tür çalışmalar bilimsel olarak büyük potansiyele sahip olsa da —özellikle nörogelişimsel bozukluklar ve psikiyatrik hastalıkların tedavisinde— etik, yasal ve toplumsal bağlamda geniş bir değerlendirme gerektiriyor. Çin’deki bu gelişme, hem nörobilim araştırmalarında önemli bir adım hem de hayvan etiği açısından yeni soruları gündeme taşıdı.
Ancak bu araştırma alanı ciddi etik tartışmaları da beraberinde getiriyor. Bilim etiği uzmanları, primatlarda yapılan genetik düzenleme ve klonlama çalışmalarının hayvan refahı, deneylerin sınırları ve bu tip modellerin “ne kadar insanlaşmış” sayılacağı konularında uyarılarda bulunuyor. Örneğin 2019 yılında Çin’de gen-düzenlenmiş ve klonlanmış makakların uyku bozuklukları ve şizofreni-benzeri davranışlar gösterdiği bildirilmişti; bu çalışma hayvan deneylerinin sınırlarını yeniden gündeme taşıdı. Sonuç olarak, bu tür çalışmalar bilimsel olarak büyük potansiyele sahip olsa da —özellikle nörogelişimsel bozukluklar ve psikiyatrik hastalıkların tedavisinde— etik, yasal ve toplumsal bağlamda geniş bir değerlendirme gerektiriyor. Çin’deki bu gelişme, hem nörobilim araştırmalarında önemli bir adım hem de hayvan etiği açısından yeni soruları gündeme taşıdı.









