Yaşlanma, erken yetişkinlikte başlayan kademeli, sürekli bir doğal değişim sürecidir. Orta yaşın başlarında, birçok bedensel işlev yavaş yavaş azalmaya başlar.
İnsanlar belirli bir yaşta yaşlanmaz veya yaşlı olmaz. Geleneksel olarak 65 yaş, yaşlılığın başlangıcı olarak belirlenmiştir. Ancak bunun nedeni biyolojiye değil, tarihe dayanıyor. Yıllar önce, bir emeklilik programı oluşturan ilk ülke olan Almanya'da emeklilik yaşı olarak 65 yaş seçilmişti. 1965'te Amerika Birleşik Devletleri'nde sigorta için yaş 65 olarak belirlendi. Bu yaş, gelişmiş toplumlardaki çoğu insanın gerçek emeklilik yaşına yakındır.Öte yandan, insanlar genellikle yaşlandıkça yaşadıklarının normal mi yoksa anormal mi olduğunu merak ederler. İnsanlar biraz farklı yaşlansa da, bazı değişiklikler içsel süreçlerden, yani yaşlanmanın kendisinden kaynaklanır. Bu nedenle, bu tür değişiklikler istenmese de normal kabul edilir. Değişiklikler yavaşlatılabilir ancak kaçınılmazdır.HERKES FARKLI ŞEKİLDE YAŞLANIYORBunun yanında, hepimiz yaşlanıyoruz ancak bu süreç herkeste aynı şekilde olmuyor. Bazı insanlar için yaşlanma, diyabet, kardiyovasküler hastalık, zayıf kemikler ve bilişsel gerileme gibi hastalıklara yakalanma riskinin artması anlamına gelir.Erken yetişkinlik döneminde, bir kişi sağlıklıyken, hastalanma riski altında olup olmadıklarını veya yaşlandıkça tıbbi desteğe ihtiyaç duyup duymadıklarını tahmin edebilseydik harika olurdu. Bu sayede önleyici tedbirler alarak sağlık sorunları olan daha az insan olurdu.HER ŞEYİN SIRRI O HORMONDAYeni yapılan bir çalışma, uzun vadeli sağlık sonuçlarını tahmin etmenin mümkün olabileceğini gösteriyor. Çalışmada, erkeklerin kanında insülin benzeri peptit 3 olarak adlandırılan, uzun vadeli sağlığı ve bir kişinin yaşa bağlı hastalıklar geliştirip geliştirmeyeceğini tahmin edebilen yeni bir insülin benzeri hormon bulundu.Avrupa'nın dört bir yanından 40 ila 79 yaşları arasında 3 bin 369 erkeğin incelendiği araştırmada, katılımcılar dört ila beş yıl boyunca takip edildi. Başka çalışmaların ortaya koyduğu veriler kullanılarak, çalışmanın başında ve sonunda alınan kan örneklerindeki peptit 3 seviyeleri ile kişilerin bildirdiği yaşa bağlı hastalıklar arasındaki ilişki incelendi.YILLAR ÖNCESİNDEN ANLAŞILABİLİYORFrontiers in Endocrinology’de yayınlanan araştırmanın sonunda, peptit 3 düzeylerinin kişiden kişiye değişebileceği ve kalp hastalığı, diyabet ve kemik zayıflığı gibi hastalıkların görülme sıklığı arasında güçlü bir ilişki olduğu ortaya çıktı.Yüksek peptit 3’e sahip erkeklerin daha sonra hasta olma riski daha düşükken, bu hormonu düşük erkeklerin yaşa bağlı hastalık geliştirme riski daha yüksekti. Daha da önemlisi, çalışmanın hem başında hem de sonunda alınan kan örneklerine bakılarak, bu ilişkinin birkaç yıl önceden tahmin edilebileceği bulundu.